KENDİLERİNE DELİL UYDURAN SAHTECİLERE CEVAB

 

"Fakat yirmi sene evvelki Türkçe ile şimdiki Türkçe farklı olduğundan, yeni Türkçe için bazı kelimat-ı Arabiyede tasarruf edildi. Siz de öyle yapabilirsiniz. Risale-i Nur yirmi sene evvelki Türkçe ile konuşur. O zamanı görmeyen gençlere teshilat (kolaylık) olması için bazı tabiratı değiştirirseniz iyi olur.”

Kastamonu Lahikası

 

Amma, kendilerini Risale i Nur şâkirdi olarak kabul ettikleri halde ki Nur talebeliğinin şartları Risale i Nurlarda yazılıdır o yersiz ve Risale i Nura karşı adem i ihlası ve samimiyeti işmam eden tağyir ve tahrife kalkışanların ellerinde bir tek delil(!) vardır. O da, 1939 larda, Üstâd Bediüzzaman hazretleri Kastamonuda iken, bazı lise talebeleri için, bilahere Asay ı Musa Mecmuasına girmiş olan “dört parça” üzerinde, ama bizzat müellifi tarafından ufak tefek bazı arapça kelimlerde yapılmış bir tasarruf hadisesinin ihbar edilmesidir. Nur müellifi Kastamonuda mezkûr dört parçalar üzerinde yaptığı basit bir tasarruf hadisesini bir mektupla, ispartadaki Nur talebelerine bildiriyor ki; aynı şeyi, yani müellifin yaptığı ufak tasarrufun aynısı orada da aynı parçalar üzerinde yapılsın diye... Evet, hadise budur.

Cüz’îdir, mahallîdir ve hususîdir . Nitekim Hazret i müellif 1956 da nurların yeni yazıya çevrilerek resmen matbaalarda basıldığında o cüz’i ve hususî ve hükmü itibariyle nesh olmuş olan mektubu Kastamonu Lahikasında neşrettirmemiştir.

 

Mezkûr hususî ve cüz’î hükümlü

ve sadece dört parçaya mahsus

ve kayıtlı

ve zamanla mahdut mektubun o kısmının metnini aynen dercediyoruz,

 

İşte;

“Saniyen:Burada lise mektebine te’sirli bir nur girdi o da otuzikinci Sözün birinci mevkıfı, otuzuncu lem’anın ısm i Adl ve Hakem nükteleri , Tabiat lem’ası hatimesine kadar, Ayet ül Kübra’nın “Evet bu dünya memleketine ve misafirhanesine giren her bir adam“ diye başlıyan birinci makamın başında, ilham ve vahiy mertebeleri hariç kalıp, ta onsekizinci mertebe olan (Kainatın hudûs hakikatı.. ta imkana kadar...) yeni hurufla bir ihtar ı mânevî ile izin verdik. Daktillo el makinesi ile kendilerine yazdılar. Sizde bu dört parçayı birden cild yapıp,yeni hurufla ehl i inkâra onikilik top gibi atabilirsiniz. Fakat yirmi sene evvelki türkçe ile şimdiki türkçe farklı olğundan, yeni türkçe için bazı kelimat ı arabiyede tasarruf edildi. Sizde öyle yaparsınız .Risale i Nur yirmi sene evvelki türkçe ile konuşuyor.O zamanı göremiyen gençlere teshilat olmak için bazı tabiratı değiştirseniz olur...” (Kastamonu eski harf teksir, s:298)

 

( 1 ) Eski harf yazma Emirdağ ı sh.368 370 (bizim kütüphanemizde mevcud)

İşte görüyorsunuz; ilk olarak Risale i Nur’un yeni yazı ile yazılmasına, o da o gün için sadece dört belli parçaya mahsus olarak, onunda sadece o gün yeni yazıya çevrilenler için izin verildiği gibi; Bu dört parçadaki “Bazı kelimat ı arabiyede tasarruf edildi “ifadesiyle meselenin ne olduğu her halde açıkça anlaşılmaktadır.

 

·        Yani müellif bu tasarrufu dört parça için kendisi yapıyor..

·        Onu da sadece tek tük bazı kelimat ı arabiyede yapıyor..

·        Ve Ispartadaki talebelerine, sizde öyle yapın diyor. Ta ki orada da yeni yazıya çevrilecek olan o risalelerde bir farklılık düşmesin..

 

 

Nitekim o parçalar bilahere müellifin emriyle Asay ı Musa mecmuasına, o zamanki ufak tasarruflu vaziyetiyle girmişler..Ve Asay ı Musadaki halen mevcut durumlarıyla, asıl yerleri olan Risalelerdeki vaziyetlerinde bazı kelimelerde tek tük farklılaklar olduğu malumdur. Hem bu tasarruf fiiline cevaz gibi görünen mektubun yazıldığı tarihten sonra, bir çok mektublar ve müellifin bu mevzuya dair halleri ile, o gibi tasarruflara müsaade edilmemiştir. Üstâd Bediüzzaman’ın mezkûr mektupları ve bu husustaki davranış ve halleri hakkında üst taraflarda bir kaç nümüneler dercedilmiştir. O halde, nâsih ve mensuh kaidesine göre; o cevazlı mektup, yazıldığı hadiseye ve o güne mahsus fetvasından başka,nurların umumuna aidiyeti, ya da her zaman geçerliliği diye bir şey yoktur. O halde hükmen mensûhtur.