Kim Deccalı YALANLARSA kâfir olur, kim de Mehdi'yi YALANLARSA o da kâfir olur.

 

Kaynak: Ebubekir El-İskaf Favaid-il-ehbar,Ali el-Müttaki Kitab'ül-Burhan fi alamati Mehdiy-yi ahiri'z zeman , no:260,2/844, Süyuti, el-Havi:2/161

Download
MEHDİYETİ İNKARIN SİNSİ.pdf
Adobe Acrobat Dokument 1.1 MB

Hem Sahabeler, Kur'anın ve âyetlerin hıfzından sonra en ziyade, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ef'al ve akvalinin muhafazasına, bahusus ahkâma ve mu'cizata dair ahvaline bütün kuvvetleriyle çalıştıklarını ve sıhhatlerine pek çok dikkat ettiklerini, Tarih ve Siyer şehadet ediyor. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a aid en küçük bir hareketi, bir sîreti, bir hali ihmal etmemişler. Ve etmediklerini ve kaydettiklerini, kütüb-ü ehadîsiye şehadet ediyor. Hem Asr-ı Saadette, mu'cizatı ve medar-ı ahkâm ehadîsi, kitabetle çoklar kaydedip yazdılar. Hususan Abadile-i Seb'a, kitabetle kaydettiler. Hususan Tercüman-ül Kur'an olan Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-il Âs, bahusus otuz-kırk sene sonra, Tâbiînin binler muhakkikleri, ehadîsi ve mu'cizatı yazı ile kaydettiler. Daha ondan sonra, başta dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler naklettiler; yazı ile muhafaza ettiler. Daha Hicretten ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar. İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp; bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdânların karıştırdıkları mevzu ehadîsi tefrik ettiler, gösterdiler. Sonra ehl-i keşfin tasdikiyle; yetmiş defa Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm temessül edip, yakaza halinde onun sohbetiyle müşerref olan Celaleddin-i Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, ehadîs-i sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler. İşte bahsedeceğimiz hâdiseler, mu'cizeler böyle elden ele -kuvvetli, emin, müteaddid ve çok, belki hadsiz ellerden- sağlam olarak bize gelmiş.

 اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

 

            İşte buna binaen; "Bu zamana kadar uzun mesafeden gelen şu zamandan tâ o zamana kadar bu hâdiseleri nasıl bileceğiz ki karışmamış ve safidir" hatıra gelmemelidir.

Mektubat ( 113

 

Malûmdur ki Cemaatler içinde vuku bulan hâdiseler âhâdî bir surette nakledilse, tekzib edilmediği vakit, doğruluğunu gösterir. Çünki insanın fıtratında yalana yalandır demeye cibillî bir meyil vardır. Hususan her kavimden ziyade yalana karşı sükût etmez Sahabeler olsa.. hususan hâdiseler, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a taalluk etse ve bilhassa nakleden, Meşahir-i Sahabeden olsa; elbette o Haber-i Vâhid sahibi, o hâdiseyi gören Cemaatı temsil eder hükmünde Rivayet eder.

Mektubat - 120

 

Diğer kısmı âhâdî ise de, ilm-i hadîsin müdakkik İmamları tashih ve tahric ettikleri için, kanaat-ı ilmiye verir.

Mektubat ( 138 )

 

Hadîs-i Şeriflerin makam ve mertebeleri, tâ bin sene evvel tesbit edilmiş ve bu iş artık halledilmiş ve bitmiştir. Mevcud umum Hadîsler, yani yüze bâliğ kaynak Hadîs kitablarındaki yekûn Hadîs-i Şerifler, senetleri ve rivayet yollarıyla, umumiyetle üç makam ve mertebeed bulunurlar. Bunlar: Sahih hadîsler, Hasen hadîsler ve Zaif hadîsler. Amma her hepsi de Hadîs-i Şeriftirler. Hepsine karşı da hürmet ve ihtiram vâcib ve lâzımdır.

 

bazı nâdan ve behresizler, sanki Hadîsin cerh ve ta'dil işi, tahkik ve tanzim hususu bitmemiş gibi, hâlâ mes'eleyi tartışma sahasına çekmek ve orada; şu oturmuş nur-u hikmet saçan Hadîs-i Şerifleri âdeta bulandırmak, şüphelendirmek ve yeniden cerh ve nakdın toz ve dumanıyla bulandırmak istiyor gibidirler.

 

Eski DİB Başkanı Mehmet Görmez ve onun vesilesiyle Cuma hutbesinde ve din dersi Kitablarında sahih Hadîslerin sarahatlarında mevcud ve bütün İslâm Üleması, başta Sahabe ve Tabiînler olmak üzere İslâm Ümmetinin kabul ettiği MEHDİYETİ Hakikatının kökten inkâr etmek durumu görülmüş ve görülmektedir.

 

Başta Sahih-i Buharî olmak üzere bütün sahih Hadîs kitaplarında "Bab-ül FİTEN" diye, MEHDİYETİ bildiren sahih Hadîsler olduğu halde, (*) "KUR’ANDA VE HADİSTE MEHDİ (a.s.)‘a dair hiç Ayet ve Hadis yoktur!" diye ucuz mollalık ile Koskoca T.C. Diyanet İşlerini temsil eden bir dairenin temsilcisi sıfatıyla, umum âleme karşı bu âşikâr cehalet ilânı, büyük bir talihsizlik addedilmiştir.

 

Broşürümüz ile, şüpheye düşürülen Müminleri Hak ve Hakikata davet ediyoruz.

 

...her haberini vahiyden verenve Cebrail'den işittiğini söyleyen ve Kıyamet ve Âhiretten tafsilen haber veren, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'dan başka kimdir ve kim olabilir?

(Mektubat S.169)