Levlake Hadisi

 

 

 

 

 لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ

 

 

 

Risalede yeri: Sözler sh: 72; Şuâlar sh: 621; El-Mesneviy-ül Arabî sh: 71, 95 ve 309; Emirdağ-I sh: 175; Tercüme Mesnevî (Abdülkadir) sh: 38, 66 ve 381 ve daha Risale-i Nur'un birçok yerinde...

 

Me'hazleri: Me'haz vermeden önce bir mukaddeme:

 

Bu pek mühim, çok esrarlı hadîs-i kudsî ahkâm-ı Şeriat hakkında vürûd eden sair hadîsler gibi kuvvetli bir senedi yoktur. Kütüb-ü Sitte ile ta'bir olunan altı meşhur ve sahih hadîs kitapları içerisinde de yer almamaktadır. Lâkin hiçbir muhaddis (İbn-ül Cevzî ve Saganî gibi az bazı müteşeddidler hâriç) bu hadîsin doğruluğuna ve hak olan mânasına birşey diyememiş, ilişememişlerdir.

 

·         Telâkki-i ümmetçe mânasının doğruluğu kat'î olduğu halde,

·         cumhur-u muhaddisînce de mânasının doğruluğu teslim edilmiştir.

 

Ancak kuvvetli bir sendinin olmadığını da beyan etmişlerdir. Bunun yanında, ekser muhaddislerin yanı sıra, bütün evliya-i ümmet ve ümmetin umumunun her zaman telâkki-i bil-kabulü olmuş olan bu hadîsi hak, doğru ve kat'î olarak kabul etmişlerdir.

Ayrıca meşhur birçok hadîs kitaplarında da, seneden de bu hadîsi te'yid edecek, şahidi olacak, onun benzeri ve aynı mânasında birçok rivayet ve haberler mevcuddur. Binaenaleyh, bu hadîs, senede zaif de olsa, onun aynı meâlinde vürûd eden sair hadîslerle senedindeki za'fiyet zail olmuş olur. Hiçbir senedi olmasa da, bu durumlarla kuvvetlenmesi der-kârdır.

 

Hem bu hadîs-i kudsî, bir çok sahih hadîslerin müştereken işaret ettikleri gayet yüksek ve derin bir hakikatın pek âli merkez-i nuranisine bakmaktadır. Mevzu-u bahis hadîslerden her bir hadîs, o merkez-i nuranînin ayrı bir tarafını, ayrı bir köşesini ehli olanlara izhar ederler.

Mezkûr hadîsler tek-tek ele alındığında, faraza bazıları senedleri itibariyle zaif de olsalar, aynı hakikatın merkez-i nuranîsine ayrı ayrı parmak işaretleriyle bakmaları cihetiyle, omuz omuza verir, kuvvetlenirler. Bu husustaki büyük muhaddislerin görüşlerini kitabın "Hadîs İlmi Bölümü"nde kaydetmişiz.

 

Kaziye şöyle olmak gerektir ki; ya mes'elenin tamamı hakkında gelen hadîslerin hepsi -hâşâ- doğru değil, gayr-i sahihdir.. veyahutta, gelen hadîslerin bir tanesi sahih ise, yani mânası doğru ve hak ise, diğer hepsi de sahihdir denilir. Çünki az sonra kaydedeceğimiz hadîs ve rivayetlerin hepsinin baktıkları hakikat birdir, müttehiddir, mümtezicdir. Aksini düşünmek için, bütün o rivayet ve hadîslerin hem toptan hem de tek-tek gayr-i sahihliğinin ispatı gerekir ki, bu mümkin değil, olmamış ve olamayacaktır da... Zira bu hadîslerden seneden bir-ikisi zaif ise de, diğerleri seneden sahih ve sağlamdır. Hiç olmazsa, mevzuluktan uzak zaif hadîslerdir. Bu mes'eleyi, bu tarzda sadece Hadîs ilmi durumuna göre yazdım. Yoksa ilim, hakikat, tahkik ve keşfiyat-ı sâdıka babında yüz kere, bin kere ispatı yapılmış, ortadadır.

 

 

Bahsini ettiğimiz birleşik ve tek ve kudsî olan mes'ele ve hakikata bakan ve işaret eden sair hadîs ve rivaeytlerin kaydına geçiyoruz.

 

1-   Resul-i Ekrem (A.S.M.)'ın sahih fermanıyla: ...

 

 

Yani: "En evvel Cenab-ı Hak benim nurumu yarattı." Bu hadîsin me'hazleri, 842 no.lu kısımda kayıtlıdır.

 

 

Me'hazler: Nazm-ül Mütenasir Fil-Hadîs-il Mütevatir sh: 111; kitabın müellifi, bu hadîsi mütevatir hadîsler içine almış ve bu hususta te'kid edici deliller getirmiştir; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 10/100; Es-Sîret-ül Halebiye 1/240; Nefahat-ül Üns - Mevlâna Camî sh: 3; El-Yevakıt Vel-Cevahir - Şa'ranî 2/18; El-Esrar-ül Merfûa - Aliyy-ül Karî sh: 404; Hüccetullah Ale-l Âlemîn - Nebhanî sh: 266; El-Hutab-ül Minberiye sh: 113 (sahih eserlerden nakil); Keşf-ül Hafâ - Aclunî 1/265 hadîs no: 827; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 2/255 ve 370 (RKK, S.822)

 

1-   Ve aynı meâlde daha birçok rivayet ve hadîsler...

 

 

Yani: "Ben Peygamber iken, Âdem (A.S.) henüz ruh ve cesed arasında idi."

 

Bu hadîsin me'hazleri: Meftah-u Künûz-is Sünne sh: 449, 450; El-Fetavi-l Hadîsiye -Heysemî sh: 115; Müsned-i Ahmed 4/66, 5/59 ve 379; El-Feth-ül Kebir 2/33 ve 334 (Hilyet-ül Evliya, İbn-i Sad ve İbn-i Hibban'dan nakil); Ed-Dürer-ül Müntesire sh: 126; İbn-i Hibban ve Hâkim'den nakil; Kenz-ül Ummal 2/409; Tirmizî hadîs no: 3069; Mu'cem-üt Taberanî El-Kebir hadîs no: 12571 ve 12646; Eş-Şerîa - Acürrî sh: 416 ve daha bunlar gibi bir çok me'hazler...

 

 

Uzun ve meşhur hadîs...

 

Yani: İlk evvel Cenab-ı hak bir cevhereyi yarattı. Sonra ona heybet nazarıyla baktı. O madde ve cevhere Rabbisinin havfından erimeye ve titremeye başladı. Sonra da su olarak teşekkül etti... ilh.

 

Bu meşhur ve bütün ülema-i ümmetçe makbul ve bir çok ehl-i tefsir

 

Âyetinin tefsirinde kaydettikleri bir hadîs-i şeriftir. Bu hadîsin me'hazleri, bu kitabın hadîs cetveli 142 no.lu bölümünde verildi: (tekrar veriyoruz)

 

***************************************************************

 

141- «Kâinat Nur-u Muhammedî (A.S.M.) çekirdeğinden halk olunduğu...»

Risalede yeri: Sözler sh: 579 (ispatlı ve delilli izahı); Mektubat sh: 308 ve Risale-i Nur'un sair yerleri...

 

Me'hazler: El-Havî Lil-Fetavî - Suyutî 2/545; Hüccetullah Ale-l Âlemîn - Nebhanî sh: 52; Ed-Dürer-ül Hisan Fil-Ba'si ve Naîm-il Cinan - Suyutî (Bu eser Mısır'da tarihsiz olarak tab' edilmiş, onu tab' eden Abdurrahman Ahmed Hanefî'dir. Eserin tamamı bu mevzuya dairdir); Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 1/91, 2/370, 3/25, 5/571; El-Mevahib-ül Ledünniye - Kastalanî 1/25-83 İmam-ı Kastalanî bu mevzu'u 58 sahife içinde ele almış ve çeşitli rivayet ve hâdiselerle ispatlamıştır; El-Musannef - San'anî 11/276; Keşf-ül Hafâ - Aclunî 1/265 ve bütün mevlid yazanlar, mevlidlerinde.. ve ümmetin mutlak ekseriyetinin telâkki-i bil kabulü elbette bu hakikatı kat'iyetle sahih olduğunu gösterir.

 

Zabıt şekli: (Not: Bu hususta iki çeşit hadîs ve rivayetler vardır:

 

 

Bu her iki rivayet şeklinin zabtedildiği tarzıyla, birer parçasını kaydedeceğiz.)

Birinci hadîs:

 

İkinci hadîs:

 

 

ve devamı uzun hadîstir.

 

Meâlleri: 1- "Cenab-ı Allah en evvel bir cevhereyi yarattı. Sonra ona heybet nazarıyla baktı, o cevher Rabbisinin havfından erimeye ve titremeye başladı. Sonra su olarak kaldı..."

 

1-   Abdurrezzak Es-San'anî, merfu' bir senedle Câbir bin Abdullah'tan rivayet etmiştir ki, Hazret-i Câbir demiş: Ben Resulullah'a sordum:

 

"Ya Resulallah! Anam babam sana kurban olsun, bana en evvel Cenab-ı Hakk'ın halkettiği şeyleri haber ver." Bunun üzerine, Resul-i Ekrem (A.S.M.) dedi: "Ey Câbir! Cenab-ı Allah bütün eşyadan evvel senin Peygamberinin nurunu kendi nurundan halkeyledi."

 

İşte bu hususta, bütün ehl-i tahkik müttefiktirler. Lâkin bazı câhil, zâhirperest mukallid ve mutaassıblar hâriçtir...

 

************************************************************

 

4- Kudsî bir nur halinde sulbden sulbe ve alındana alına intikal eden Nur-u Muhammedî hakkındaki hadîs veya hadîslerdir.

 

Bu hadîs veya hadîslerin nümune için sadece iki-üç me'ahazini veriyoruz: El-Havî Lil-Fetavî Suyutî 2/413; El-Metalib-ül Âliye 4/177; Kenz-ül Ummal 12/427; Delâil-in Nübüvve - Ebu Nuaym 1/85; Mecma-üz Zevaid 8/215

 

 

Eş-Şerîa - Acürrî sh: 428; Tefsir-i Ruh-ül Beyan - Burusevî 2/370, 3/543, 6/313

 

İşte mezkûr dört mes'ele ve hakikat hakkında gelen birçok hadîs-i şerifler, görüldüğü üzere, aynı hakikatın ayrı ayrı köşelerini tarif ediyorlar. Bu dört mes'eleden birisi hakkında gelen hadîslerden birisi sahih ise, diğerleri de sahih olur. Hattâ bil-farz, hepsi zaif de olsalar, yine de birlik içinde kuvvetlenirler.

Şimdi "Levlâke" hadîsinin aynı meâl ve mânasındaki sair hadîslerin me'hazlerini veriyorum:

 

Cem'-ül Fevaid 2/442 Taberranî-i Evsat ve Sagir'in Hazret-i Ömer'den (R.A.) tahric ettikleri uzun hadîsin âhirinde: ...

 

 

hadîsi; keza, Eş-Şeriat sh: 427'de Hazret-i Âdem'e (A.S.) ... 

 

hadîsi ve Müsned-ül Firdevs 5/227 İbn-i Abbas'dan rivayet:

 

 

Aynı bu hadîsi, İbn-i Hacer-i Aslakanî Tesdid-ül Kavs eserinde de nakleder. İkinci hadîsin Türkçe meâli; Cenab-ı Hak Resul-i Ekrem'e hitaben: "Sen olmasaydın Cennet'i halketmezdim, yine sen olmasaydın Cehennem'i yaratmazdım." buyurmuştur.

 

( Evet baharımızda yer yüzünü bir mahşer eden, yüzbin haşir nümunelerini icad eden Kadîr-i Mutlak'a, Cennet'in icadı nasıl ağır olabilir? Demek nasılki onun risaleti, şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi, لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ sırrına mazhar oldu. Onun gibi, ubudiyeti dahi öteki dâr-ı saadetin açılmasına sebebiyet verdi.)

Sözler ( 72 )  )

 

 

 

 

 

Dikkat edilirse, şu üstteki hadîs, لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ  hadîsinden mâna ve çerçeve itibariyle daha geniş ve daha kuvvetlidir. Çünki "Sen olmasaydın, ben felekleri, yani gökleri veya kâinatı yaratmazdım" ile, "Sen olmasaydın ben Cennet ve Cehennem'i yaratmazdım" arasında çok fark vardır. Birincisinde maddî âlem-i şehadet ve gökler veya kâinat vardır. İkincisinde âlem-i bekada olan ve kâinatın hilkatinin neticesi ve nihayeti olan Cennet ve Cehennem vardır.

 

Cennet ve Cehennem'in hilkatinden söz eden ve "Sen olmasaydın, ben onları yaratmazdım" olan ikinici hadîsin me'hazleri:

 

Kenz-ül Ummal hadîs no: 32025'tedir. Bu hadîsi, İbn-ül Cevzî'nin bu zamanda taklidçiliğini yapan Şam'lı Nâsirüddin El-Elbanî bile sadece zaif görebilmiş. (Bak: Silsilet-ül Ahadîs-i Azzaif No: 282)

 

Yine, aynı mânadaki hadîslerden birisi de: El-Esrar-ül Merfûa - Aliyy-ül Karî sh: 295 ve 296'da İbn-ül Asakir'in "Tarih-üş Şam" eserinden tahric etmiş olduğu uzun hadîsin âhirinde 

 

 

 

Yani: "Sen ya Muhammed olmasaydın, ben dünyayı halketmezdim."

 

Bir başka hadîs ise, Es-Sîret-ül Halebiyye 1/354 ve 355 ve keza Tefsir-i Ruhul Beyan - Burusevî 1/91 ve 7/23'de,

 

Hazret-i Âdem'in mâlum hata ile Cennet'ten çıkarıldığı zaman, Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) ismini şefaatçı alarak, Allah'a yalvarmış, Cenab-ı Allah da O'nu affetmiş. Sonra Âdem'e sormuş: "Muhammed kimdir? Onu nasıl bildin?" Âdem (A.S.): "Ben onun ismini senin isminle birlikte Arş'a kavaiminde (direklerinde) görmüştüm. Ondan bildim ki; eğer O, senin yanında mahlukatın en sevgilisi olmasaydı, onu kendi ismine ilâve etmezdin" demiş.

 

 

 

Asıl mevzumuz olan "Levlâke" hadîsinin me'hazleri:

 

El-Leali-l Masnua - Suyutî 1/272; El-Esrar-ül Merfûa - Aliyy-ül Karî sh: 295-296; aynı eser Tahkik-i Muhammed Said Zalûl sh: 194; El-Fevaid-ül Mecmua - Şevkânî sh: 326; Keşf-ül Hafâ - Aclunî 2/164; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/6

 

Hem El-Hâfız Aclûnî, hem de Aliyy-ül Karî eserlerinde "Levlâke" sözü mebnası itibariyle hadîs olmasa dahi, mânası itibariyle doğru ve haktır demişlerdir. Aynı kanaati İbn-i Teymiye dahi fetva kitabı 10/96-98'de izhar etmiştir.

 

Divan ve tasavvuf kitaplarından me'haz olarak bir kaçının da ismini veriyoruz:

 

Levami-ül Ukul Ni'metullah bin Veli sh: 15; Divan-ı Mevlâna Câmî sh: 4; Divan-ı Şeyh Ahmed-i Cezerî 1/190 ve hakeza Divan-ı Mevlâna Hâlid, Mektubat-ı İmam-ı Rabbanî ve bütün bunların yanında umum ümmetin telâkki-i bil-kabulü...

  

RKK S. 368-371, S.436