Türkçesi:
S- Kimsin? Ölsen yine sen misin? Bedenin inhilali ruhun şahsiyetine tesir etmez mi?
C- Ben bu anda, seksen Said’den telhis ile tezahür etmişim. Onlar müselsel şahsî kıyametler ve müteselsil istinsahlar ile çalkalanıp şu zamana beni fırlatmışlar.
Şu (Said) yetmiş dokuz meyyit, bir hayy-ı nâtıkın fihristesidir. Eğer zamanın suyu donup dursa, mütemessil olan o Saidler birbirlerini görseler, şiddet-i tehalüften birbirlerini tanımayacaklardır. Ben onların üstünde yuvarlandım; hasenat, lezzat dağıldı kaldı. Seyyiat, âlâm toplandı, yüklendi. Nasıl ki şimdi o merhalelerde daima ben benim.
Öyle de: Mevtimle gelecek menzillerde de yine ben benim. Lâkin her senede şu menzilhanelerdeki zerrat, iki muhaceret-i umumî yaptığından, ene dahi libasını değiştirir; yırtılmış Said’i atar, yeni Said’i giyer.”
1919’larda te’lif edip tab’ ettirmiş olduğu ”İşarat” adlı eseri içinde yer alan “Aşura” kısmı, ruhun bakiliğini ispat sadedinde, cesedin ölmesiyle ruhun beka ve devamına zarar vermeyeceğini, ruhun bedenden çıkmasından sonra, ilerideki kabir, berzah, haşir ve ahiret menzillerinde devam edip baki kalacağını ve aynı zamanda insan öldükten sonra ahirette, dağılmış ve çürümüş cesedinin de haşrolup diriltileceğini ilmî bir tahlil ile ispat etmiştir.
Hazret-i Üstad, “Aşura” isimli makalesinin manalarını biraz daha şerh eden bir parçayı, şu “Aşura” makalesinin yazıldığı sene içinde, yani 1921 senesi Ramazanında te’lif eylediği “Lemeât” isimli harika bir eserinin başına ve kendi imzası yerinde yazmıştır, o da şudur:
“Eddâî
Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde
Said’den yetmiş dokuz emvât bâ-âsâm u âlâma
Sekseninci olmuştur mezara bir mezar taş
Beraber ağlıyor hüsrân-ı İslâma
Mezar taşımla pür-emvât, enindâr o mezarımla
Revanem saha-yı ukbâ-yı ferdama
Yakînim var ki, istikbâl-i semavat ü zemin-i Asya
Bahem olur teslim-i yed-i beyza-yı İslâma
Zira yemin yümn ü imandır
Verir emni eman ile enama
Bediüzzaman ”
İşte o zat-ı celilü’l-kadr ve sahibü’z-zaman olan Hazret-i Üstadü’l-enam, bu mısralarda, yazıldığı seneden, Hicriye göre, kırk sene sonra vuku’ bulacak ciğersûz hadiseyi işaretle haber verdiği gibi, “Lemaat” kitabı ile “İşârât” kitabını aynı senede te’lif ettiği için, yine orada “yetmiş dokuz emvat” sonra “sekseninci Said” kelimelerini kullanmaktadır. Yani, bu “Eddâî” başlıklı mısralar, “İşârât” risalesindeki “Aşura” makalesinin aynı manalarını şerhettiği gibi, Hicri 1380’de kabrinin yıkılacağını, vefatının da Hicri 1379’da vuku’ bulacağını işarî remizlerle bildirmektedir.
Abdulkadir BADILLI