Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin “Şimdi bütün talebelerin fevkinde diyerek değil, benim en yakınımda, hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört beş adamı mutlak vekil yapıyorum. Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler. Şimdilik Tahiri, Sungur, Ceylan, Hüsnü ve bir iki adam daha mutlak vekilim olarak vasiyet ediyorum.” diyerek mutlak vekil bıraktığı Hüsnü Bayram ağabey son zamanlarda Nur Talebelerinin arasında ortaya çıkan gençlik faaliyetleri noktasında bazı uyarılarda bulundu. Hüsnü Bayramağabeyin yazısı şöyle ;

 

 

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz kardeşlerimiz;

Evvela: Hizmet-i Kur'aniye ve imaniyede muvaffakiyetler diler ihlas ve sadakat kanaatla istihdam-ı Rabbaniyeye nailiyetinizi Rahmet-i İlahiyeden niyaz ederiz.

 

Saniyen: Risale-i Nur hizmetinde tecelli eden rıza-yı İlahi ve tevfik nurlarının tevali ve devam etmesi için Hazret-i Üstad Bediüzzaman'ın takib ettiği meslek ve meşrebi devam ettirmemiz, derslerde de okuduğumuz gibi ancak iki husus ile mümkündür: Risalei Nur'a ve Üstadımıza sadakat ve kanaat. 

 

"Risale-i Nur kendi sadık ve sebatkar şakirdlerine kazandırdığı çok büyük kar ve kazanç ve pek çok kıymetdar neticeye mukabil fiat olarak, o şakirdlerden tam ve halis bir sadakat ve daimi ve sarsılmaz bir sebat ister." (1)

 

"Risale-i Nur, hakaik-i İslamiyeye dair ihtiyaçlara kafi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat'i ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur'dadır. Evet onbeş sene yerine, onbeş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikiye isal eder."(2)

 

"Risale-i Nur gerçi umuma teşmil suretiyle değil; fakat her halde hakikat-ı İslamiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velayet ve esas-ı takva ve esas-ı azimet ve esasat-ı Sünnet-i Seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hadisatın fetvalarıyla onlar terkedilmez."(3)

 

"Zannederim ki, hakaik-i aliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok." (4)

"Elhasıl: Ne arasak, hep Risalet-ün Nur'da güneş gibi görünüyor. Risalet-ün Nur şakirdleri dikkat etseler, daha bu fani alemde iken Liva-ül Hamd-i Ahmedi (Aleyhissalatü Vesselam) altında bulunduklarını inayet-i Hak ile anlarlar. Hulusi (r.h.)" (5)

 

Evet bu zamanda, bu dehşetli ve cihanşümul hadiseler hengamında Kur'an Şakirdleri cüz'i ve külli, ferdi ve içtimai bütün ders ve ikazlarını Risale-i Nur'la tahsil ediyorlar. Çünki Kur'anın bu asra bakan vechesini ve Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam'ın bu zamandaki vezaif-i diniye tavrını külli bir mana ile şimdi bu suretle Risale-i Nur'la görmüş, anlamış bulunuyoruz.

Risale-i Nur'daki hakaik, nasılki doğrudan doğruya feyz-i Kur'andan mülhem hakaik-ı imaniyedir, zaman ve zemine göre değişmez ebedi hakikatlardır. O kudsi hakaikın ders ve taliminde, neşir ve ilanatında da hizmete taalluk eden irşad, ikaz, teşvik ve tergibi tazammun eden mes'eleler de değişmez dersler ve esasattır ki, Nur Talebeleri hayatın ve hizmetin muhtelif saha ve safhalarında onlardan istifade ederler, müşkilatlarını giderirler. 

 

Bu vesile ile Risale-i Nur talebesi kardeşlerime bazı noktaları hatırlatmak isterim. Son zamanlarda Risale-i Nur hizmeti yaptığını söyleyen bir grup genç kardeşlerimizin yaptıkları faaliyetleri müşahede ediyoruz.

Bu faaliyetlerin Risale-i Nur meslek ve meşrebine münasip olanlarını tebrik etmekle beraber mesleğimize ve meşrebimize münasip olmayanlarından da çok ciddi rahatsız olmakta ve bu hizmetlerin Risale-i Nur ismi ile anılmasından büyük üzüntü ve manevi zararları için endişe duymaktayız.

 

Art niyetli olarak yapıldığı kanaatinde olmamakla beraber, hala Risale-i Nur meslek ve meşrebine uygun olmayan faaliyetlerini ısrarla devam ettirmeleri bizim hüsn-ü zannımızı kırmakta ve zihnimizde şahısları hakkında şüpheler oluşturmaktadır.

Nur kardeşlerimizi şu gelen hususat muvacehesinde ikaz etmeyi vazife biliyoruz;

Üstadımızın ve Risale-i Nurun ismini kullanarak yapılan meslek ve meşrebe uygun olmayan lakayt tavırlı videolar hazırlanması üstadımızın ruhaniyetini ve biz nur talebelerini rencide etmektedir.

 

Üstadımız tarafından asrımız insanının fehmine ve ihtiyacına yazılmış konular zaten Risale-i Nurda mevcuttur. Nur Talebeleri bütün say-ü gayretini Risalelerin okunması, neşri ve duyurulması noktasında teksif eder. Bunun aksi bir tavır içinde olmak üstadı anlamamak ve kanaat etmemek manasına gelmektedir.

 

Üstadımız bir mektubunda “bazı genç talebelere, hevesatlarını tahrik için, bazı genç kızları musallat ediyorlar.” Diye bir ikazda bulunarak hususan Nur Talebelerinin bu konuda çok tedbirli olmasına dikkat çekmektedir. Bazı gençlerin hanımlar ile çok fazla irtibatta olması ve seminer adı altında ders yapması ve maalesef haremlik selamlık oturma düzenini de temin edememesi hem şeriata, hem de meslek ve meşrebimize asla uygun olmamakla birlikte, üstadımızın bu ikazını dikkate almamak manasına gelmekte ve büyük fitnelere kapı açmaktadır. Hanımlar dersini Risale-i Nura vakıf bir hemşiremiz, erkeklerede yine Risale-i Nurlara vakıf bir kardeşimizin yapması daha muvafıktır.

 

Bazı gençlerin şahıslarını çok fazla ön plana çıkarıcı ve insanların tevecühünü kazanmaya yönelik şekilde fotoğraf paylaşması ve sanki istifade merkezi kendileriymiş gibi bir tavır sergilemiş olmaları, yine Risale-i Nurun meslek ve meşrebine uygun düşmemektedir.

 

Her bir Nur Talebesi bilir ki "Teveccüh-ü nas istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlası kaybeder, riyaya girer. Şan ü şeref arzusuyla teveccüh-ü nas ise; ücret ve mükafat değil, belki ihlassızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır.” 

Nam ve şöhret isteyen adam; halklara kendini beğendirmek, sevdirmek için, insanlara riyakarlık, dalkavukluk yapar. Tasannu'kar tavırlar takınır. Bu ise bir Nur Talebesine asla yakışmayacak bir tavırdır. Üstadımızın “Şöhret ayn-ı riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır.” İfadesinden de anlaşılacağı gibi bir nur talebesinin en uzak durması gereken konuların başında şöhret gelmektedir. 

 

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin davasına Üstadımızın Risale-i Nurda tasvib ettiği tarzda hizmet edilir, sair mesleklerin vasıtaları ve tarzlarıyla değil. Risale-i Nur buna muhtaç değildir.Risale-i Nur dersleri ciddi ve huzurlu bir tarzda olur, malayaniyattan uzak tezekkür ve tefekkür edilen imani ve Kur'ani ciddi ders ve hakikatlardır.

 

Üstadımızın tarzında amel, talebeliğin şe’nidir. Bir ameli, Allah emrettiği için yapmak ihlas, emredildiği gibi yapmak ise sadakattır. Risale-i Nura muaraza tarzını andıran hallerden Allah'a sığınıp istiğfar ederiz. Takva; menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek, Amel-i salih; emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.

 

"Madem şimdiye kadar ekseriyet-i mutlaka ile Risale-i Nur şakirdleri, Risale-i Nur hizmetini her belaya, her derde bir çare, bir ilaç bulmuşlar. Biz her gün hizmet derecesinde, maişette kolaylık, kalbde ferahlık, sıkıntılara genişlik hissediyoruz, görüyoruz. Elbette bu dehşetli yeni belalara, musibetlere karşı da, yine Risale-i Nur'un hizmetiyle mukabele etmemiz lazımdır."(6)

 

"Aynen öyle de: Manevi bir elektrik olan Resail-in Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve derse çalışmağa ve başka üstadlardan taallüm edilmeğe ve müderrisinin ağzından iktibas olmağa muhtaç olmadan herkes derecesine göre o ulum-u aliyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifade eder, muhakkik bir alim olabilir."(7)

 

"Risale-i Nur doğrudan doğruya Kur'anın bahir bir bürhanı ve kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem'a-i i'caz-ı manevisi ve o bahrin bir reşhası ve o güneşin bir şuaı ve o maden-i ilm-i hakikattan mülhem ve feyzinden gelen bir tercüme-i maneviyesi olduğundan onun kıymetini ve ehemmiyetini beyan etmek Kur'anın şerefine ve hesabına ve senasına geçtiğinden, elbette Risale-i Nur'un meziyetini beyan etmekliği, hak iktiza eder ve hakikat ister, .. "(8)

"Risale-i Nur'un mesleği, sair tarikatlar, meslekler gibi mağlub olmayarak belki galebe ederek pek çok muannidleri imana getirmesi; pek çok hadisatın şehadetiyle, bu asırda bir mu'cize-i maneviye-i Kur'aniye olduğunu isbat eder. O dairenin haricinde, ekseriyetle bu memlekette bu hususi ve cüz'i ve yalnız şahsi hizmet; veya mağlubane perde altında veya bid'alara müsamaha suretinde ve tevilat ile bir nevi tahrifat içinde hizmet-i diniye tam olamaz diye, hadisat bize kanaat vermiş."(9)

 

Bu vesile ile gelecek Kurban bayramınızı tebrik eder ve Cenab-ı Hakk'dan huzurlu ve sururlu bir bayram nasib etmesini diler, Hizmet-i Kur'aniyenizde muvaffakiyetler niyaz eder, dualarınızı bekleriz.

 

Üstadımız Hazretlerinin

Hizmetkarı ve Talebesi

Hüsnü BAYRAMOĞLU

 

Kaynaklar

1- Kastamonu Lahikası ( 122 )

2- Kastamonu Lahikası ( 77 )

3- Kastamonu Lahikası ( 78 )

4- Kastamonu Lahikası ( 56 )

5- Sikke-i Tasdik-i Gaybi ( 181 )

6- Kastamonu Lahikası ( 236 )

7- Sikke-i Tasdik-i Gaybi ( 74 )

8- Sikke-i Tasdik-i Gaybi ( 70 )

9- Emirdağ Lahikası-1 ( 63 )

Tarih : 25.08.2015