Bundan dolayıdır ki; dinsizler, komünistler, bu memlekette RİSALE-İ NUR varken mel'unane fikirlerini saha-yı tatbike koyamadıklarından ve bir manevî BEKÇİ gibi RİSALE-İ NUR daima karşılarına çıktığından, Risale-i Nur'un her vecihle neşrine sed çekmeyi gaye edinmişlerdir. İşarat-ül İ'caz ( 227 )

Bid'ata karşı da huruf ve hatt-ı Kur'an'ı muhafaza etmek bir vazifesi iken... ..hâdisatın fetvalarıyla ONLAR terkedilmez.

Kastamonu L. 77

 

 

 

Osmanlıca metinleri harekelendirme ile alakalı bazı çalışmalar yapılmış, hatta bu şekilde bazı eserler de yazılmış olmasına rağmen Risale-i Nurların bu şekilde neşredilmesi hususunda bu çalışmamız bir ilktir.

 

Risale-i Nur külliyatından Asa-yı Musayı bu şekilde neşretmemizdeki gaye ve lüzumunu gerektiren sebepler şöyle izah edilebilir:

 

Evvelâ: Ladini hurufun normal şartlar içerisinde bid’at olduğu ve dini neşriyatın arabi hurufla yapılmasının ESAS ve Nur Talebelerinin en mühim vazifelerinden birinin Hatt-ı Kur’an’ı muhafaza ve şeairi ihya etmek olduğu hasebiyle bu çalışmaya lüzüm gördük.

 

"Hz. Ali (r.a.) huruf-u ecnebiyi İslâmlar içinde cebren kabul ettirmek hadisesi ile ulemaü's-su'un bid'alara yardımlarından teessüfle bahsedip bu iki hadise ortasında irşadkârane bazılarından bahsediyor ki, o Sekine olan İsm-i Âzamla ecnebi hurufuna karşı mukabele ediyor. Hem ulemaü's-su'a muhalefet ediyor. İşte bu zamanda o adamlar Risale-i Nur şakirtleri ve naşirleri oldukları şüphesizdir. Çünkü onlardır ki hatt-ı Kur'ân'ı muhafaza ediyorlar ve bid'akâr bir kısım ulemalara karşı da mukavemet ediyorlar."

 

"O bid'alar ve acemî ve ecnebi hurufunun intişarı zamanı olan o ahirzamanın fena adamları bir kısım ülemaü's-su'dur ki; hırs sebebiyle batınlarını haramla doldurmak için bid'alara yardım ve fetva verenlerdir."                                          

(Osmanlıca 18. Lem’a)

 

 

Saniyen: Risale-i Nurdaki iman hakikatlerine en ziyade muhtaç olanlar bu zamanda ehl-i mekteb olup, mukaddes Huruf-u Kur’ani-ye’ye yabani kaldığından, asrın Müceddidi olan Üstadımız burada bir zaruret durumu olduğunu beyan edip yeni hurufa zaruret derecesinde ruhsat vermiştir.

 

Risale-i Nur'un bir vazifesi; huruf-u Kur'aniyeyi muhafaza olduğundan, yeni hurufa zaruret derecesinde inşâAllah müsaade olur.

 

Kastamonu L. 210

 

 

       Maalesef mürur-u zamanla Medreselerimizde latinize edilmiş külliyatlar asıl haline gelmiş, eski hurufla yazılan Risaleler tabi makamda kalmış. Yapılan dersler ekseriyetle yeni hurufla yapılıp, Nur Talebesi olmayı gaye-i hayal edinenlerimiz dahi günlük okumaları yeni huruf ile tab edilen külliyatlardan yapar hale gelmişiz. Halbuki bu ruhsat Nurları henüz tanımayan, bilmeyenlerin Nurlardan istifade edebilmeleri için verilmiştir. Yani, Üstad’ın latin harflerine müsaadesi, cemaatin artık Hatt-ı Kur’an’ı bırakarak yeni harflere geçmesi için değil, dışarıdaki Ehl-i İmanın istifadesi içindi. Halbuki içinde bulunduğumuz bu durum açlıktan ölmek üzere olan adamın murdar olmuş haram etten tıka basa yemesi gibidir.

 

        Madem durum budur harekelendirilmiş metin sayesinde Kur’an okuyabilen herkes zorlanmadan Kur'an hattı olan Osmanlıca Risale-i Nur eserlerini suhuletle okuyabilecekler. Harf inkılabı ile ‘bir gecede cahil bırakılmaya’ mukabil, harekelendirilmiş Asa-yı Musa vesilesiyle ‘bir anda Osmanlıca okuyabilme yolu’ açılmış olacaktır. Hem harekeli metni okuya okuya belkide harekesiz osmanlıca metinleri de okumaya bir kabiliyet peyda edecektir. مِنَ اللّٰه‌ِ التَّوْفِيقُ

 

             Salisen: Osmanlıca kıraatın daha kolay hale getirilmesi durumunda ona olan rağbetin de artacağını ümit ettik. Nasıl ki İslamiyet çok geniş coğrafyalara yayıldığında Selef-i Salihin Kur’anı tahrif’den korumak için arabi harflere noktalar koymuş, sonra da hareke sistemini geliştirmişler – ve böylece Kur’an okumak için herkesin Arapçayı öğrenmesine gerek kalmamış, avam kısım dahi bundan mahrum kalmamıştır- öyle de Osmanlıca külliyat harekelenirse Kur’an okuyabilen herkes rahatlıkla –başka herhangi bir çaba sarfetmeden okuyabilecektir. Bu okuyabilmekten gelen muvaffakiyet hissi hatt-ı Kur’ana yoğun bir şevk uyandıracağı şüphesizdir.

 

Rabian: Başta da söylediğimiz gibi harekeli biçimde yazılan başka Osmanlıca eserler (Mızraklı İlmihal) var. Hareke kullanımı 16. yüzyıldan sonra giderek azalmıştır fakat 18-19. yüzyıllarda bile harekeli metinlere rastlamak mümkündür. Belli bir dönemden sonra harekeler hem yazım hızını düşürdüğü için hem de imla kalıplaştığı için kullanılmaz olmuştur. (Kartallıoğlu, 2005: 5).

 

Ayrıca 2014 tarihli bir habere göre Abdulkadir Badıllı Ağabey Mesnevi-i Nuriye'nin Arapça baskısını harekeli bir şekilde yeniden yayınlayacağını açıklamıştı. Üzerinden 5 yıldır çalıştığı kitabın İstanbul'da Hizmet Vakfı tarafından basılacağını da bildirdi. Dolayısıyla bu mes’elede herhangi bir mani bulunmamaktadır.

 

 Hatta Mustafa Acet Ağabeyin Dest-i Hattıyla 1958 basım Üstad Hazretlerinin tashihinden geçmiş olan Hizb’ül-Hakaik’in-Nuriyede Evradların evvelindeki izahat kısımlarının harekeli Osmanlıca şeklinde yazılmıştır.

Yani, sükût ile kabul gösterilmiş. Meselâ: Bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu tekzib etmezse, sükût ile mukabele etse, kabul etmiş gibi olur. Hususan haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar olsa, hem tenkide müheyya ve hatayı kabul etmez ve yalanı çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sükûtu o hâdisenin vukuuna kuvvetli delalet eder.

 

Mektubat ( 94 )

 

 

Bu çalışma ile alakalı takdim nevinden kısa bir bilgilendirme yazısına lüzum gördük, şöyle ki :

 

Harekelerken kelimeleri okunduğu şekli ile harekelemeye gayret ettik. Eski Osmanlıca Türkçesine ait bazı kelimeler mürür-u zamanla değişip bügünkü halini almış olduğundan yazılışı ile okunuşu farklı olmaktadır. Mesela (ویرمك) kelimesi “virmek” şeklinde yazıldığı halde “vermek” diye okunur. Binaenaleyh kafakarışıklığına mahal vermemek hem kolay okunması için bu tarz kelimeleri harekelerken önündeki med harflerini değil okunuşunu esas aldık.

 

1958 basım Üstad Hazretlerinin tashihinden geçmiş büyük cevşende, cevşenin mukaddemesindeki Üstadın Türkçe izahatında yapılan harekelemede bu kaideye bir misal (“didiği” olarak değil, “dediği” diye harekelendirilmiş.)...

 

Yeni hurufla yazdığınız iki mes'ele, cidden tesirini gösterdi. Birinci, İkinci, Üçüncü Mes'eleleri de yazılsa çok iyi olur. Fakat Hüsrev ve Tahirî gibi kalemleri Kur'ana ve Kur'an hattına mahsus ve memur olmalarından bana endişe verir. Başkalar yazsalar daha münasibdir.

                                                  

Şualar ( 303 - 304 )

 


İKİ TANE RİSALE-İ NUR YOK!
"Eski basım" "yeni basım" diye isimlendirerek iki tane(!) Risale-i Nur külliyatının hem matbuatta hem internet ortamında (uygulamalar) neşredilmesini kabul etmiyoruz!
  ‘Yeni Basım Risale-i Nur‘ adı altında tasarladıkları iş ve ameliye, bir TAHRİFTİR. 

       Bunu belgeleyen dosyamızı inirebilirsiniz.

Download
yeni baskı reddiye pdf.pdf
Adobe Acrobat Dokument 9.3 MB


... insafı varsa TARAFDAR olur.
Kastamonu Lahikası ( 193 )



RİSALE-İ NUR bir SEDD-İ ZÜLKARNEYN gibi bir SEDD-İ KURANΠvazifesini görebilir.

Mektubat ( 482 )

 

Ben, kasemle temin ederim ki; bir küçük risaleyi KENDİNE bilerek yazan adam,

bana büyük bir hediye hükmüne geçer;

Kastamonu Lahikası ( 24 )

 

NEDEN -1996 ENVAR BASIM? (TIKLAYINIZ)

 

Çünki 1996 ya kadar TASHİH KADROSUNUN (TASHİH KADROSU KİM? link) onayından geçen kitabların en sıhhatli olduğunu görüyoruz.

Nurculuk tarihinde yaşanmamış bir hâl ile karşı karşıyayız. Nurlar yasak olmadığı hâlde 60 senedir ünsiyet ettiğimiz külliyat bulamıyoruz. Yani bugün bir takım ENVAR Neşriyatın tab ettiği 2015/2016 basım KÜLLİYAT (ortak metin) alan okuyucu DİB ve Hizmet Vakfının kurduğu Tahkik Heyeti (link) tarafından TAHRİF edilmiş (link) KİTABLAR elde etmiş olacak.

1996'ya kadar merhum Rüşdü Tafral Agabeyin nezaretindeki TASHİH KADROSU matbaadan gelen Kitabları karşılıklı okuyup Kitabların sihhatli basılmasını sağlamışlardır.

 

Bu Kitabları pdf formatında sitemize yüklemeye karar verdik. Dileyen herkes KENDİNE dilediği matbaada BU Kitabları TAB ettirebilecek.

 

PDF'ler HAKKINDA:

  • Bazı matbaa hataları düzeltildi, zira Biz yeniden TASHİH yapmıyoruz. Ünsiyet ettiğimiz KİTABLARA geri dönüyoruz! Kitabların TASHİHİNİ bu işin EHLİ olan başda müşfik ÜSTADIMIZ sonra muhterem AĞABEYLERİMİZ 1996 ya kadar yapmış!
  • Sayfa sayıları ve tertibi ünsiyet ettiğimiz KİTABLARA göre yapıldı (Envar)
  • ''Rububiyet'', ''Ehadiyet''... gibi Kelime-i Kudsiyeler küçük yazılmıştı: Bunlar büyük yazıldı.
  • ''Allahu Ekber'', ''La ilahe İllallah''... gibi Kelime-i Kudsiyeler latince yazılmıştı, bunlar arabiye tebdil edildi.
  • Ayet-i Kerimeler, Arabi Kelimeler ve Cümlelerde kırmızı renk tercih edildi

Ben, sevmediğim için siyah bir mürekkebi kısmen döktüm; birden mütebâkisi çok beğendiğim güzel bir kırmızıya tahavvül etti.Risalet-ün Nur'un kâtiblerini şevklendirdi.

Kastamonu Lahikası ( 24 )

 

Sitemize yükleyeceğimiz 14  Pdf Dosyaların maddi menfaat niyetiyle istimal edilmesine katiyyen rızamız yoktur!Buna teşebbüs edenleri Allaha havale ediyoruz!

Ünsiyet ettiğimiz KİTABLAR piyasa'dan kaldırıldığı için İHTİYACA BİNAEN KENDİMİZE neşredib muhtaç olanlara dahi bu imkanı sunuyoruz.

 

Kusurlar bize aid'dir...TEVFİK VE İNAYETİ ALLAH (c.c.) DAN NİYAZ EDERİZ


 

"Biz, Risale-i Nur'un şakirdleriyiz. Said de, bizim gibi bir şakirddir. Risale-i Nur'un menbaı, madeni, esası da Kur'andır. Yirmi senedir emsalsiz tedkikat ve takibatla beraber, kıymetini ve galebesini en muannid düşmana da isbat etmiştir. Onun tercümanı ve bir hizmetkârı olan Said ne halde olursa olsun, hattâ Said de -El'iyazü billah- Risale-i Nur'un aleyhine dönse, bizim sadakatımız ve alâkamızı inşâallah sarsmayacak." deyip, o kapıyı kaparsınız. Fakat mümkün olduğu kadar Risale-i Nur'la meşgul olmak, elinden gelirse yazmak ve mübalağalı propagandalara hiç ehemmiyet vermemek ve eskisi gibi tam ihtiyat etmek gerektir.

Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz.

Said Nursî 

Emirdağ-1 - 125


Nurunbekcisi.com sitesinin

Facebook ve twitter hesabı yoktur.